Zayıflama Ameliyatları
Obezite Cerrahisinin Karanlık Yüzü Ameliyatla Zayıflamak Sağlıklı Mı?
Obezite tedavisi için son günlerde yaygın şekilde uygulanan ameliyatların sonuçları son derece tartışmalı. Özellikle memleketimizin yetiştirdiği en önemli insanlardan biri olan rahmetli Mustafa Koç’un yapılan zayıflama ameliyatından 4 ay sonra hayatını kaybetmesi üzerine, bu konu hakkında yazmak elzem oldu.
Hangi Hızda Kilo Vermeliyim?
Sağlıklı bir şekilde zayıflamanın koşullarından biri yavaş kilo vermektir. Burada bir rakam telaffuz etmek çok doğru değil. Çünkü bu rakam kişinin ağırlığına, bünyesine, yaşına, cinsiyetine göre değişir. Ama basit bir ölçek olarak, kişinin ağırlığının {5499620f3fbd7e92010b6494cc6608e8aeae1f78e132225031bc9fe180ffa746}5’ini bir ayda vermesi normaldir, diyebiliriz. Yani 70 kg. ağırlığında bir insan için, ayda 3,5 kg. ağırlık kaybı sağlıklı bir kilo verme hızıdır. Eğer bu rakamın üstüne çıkarsanız vücut bir süre sonra kendisini alarm moduna alacaktır. Çünkü bir kıtlık durumuyla karşı karşıya olduğunu varsayacak ve kendisini korumak için metabolizmayı yavaşlatacaktır. Ama siz vücudunuzun sinyallerine kulak tıkar ve yaşamak için ihtiyacınız olan miktarın altında beslenmeye devam ederseniz sizi bekleyen başka tehlikeler de olduğunu belirtmekte fayda var. Zaman içinde bağışıklık sisteminizin çökmesi kaçınılmazdır. Siz tartının üstünde giderek hafiflediğinizi görerek sevinseniz de maalesef eriyen, yok olan yağlarınız değil vücut sağlığınızdır. Böyle bir ‘diyeti’ haftalar, aylar boyu sürdürmek vücudunuza kalıcı zararlar verir. Zaten bu yeni bir bilgi değil, akıl ve mantığını kenara bırakmadan, mesleğini hakkıyla icra eden beslenme uzmanlarının onlarca yıldır bildiği, söylediği şeyleri bir kez daha hatırlatıyorum.
Zayıflama Ameliyatları Tehlikeli Mi?
Ama kilolu hastalarına mide ameliyatı öneren cerrahlar beslenme ve diyetle ilgili en temel kuralı görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Onların üç maymunu oynamak konusundaki ısrarlarının sonuçları ise tek kelimeyle ölümcül. Bir insanın midesinin içine ister bir balon yerleştirin, ister midenin bir kısmını alın yani bu ameliyatlar ne kadar ‘ileri teknoloji’ olurlarsa olsunlar, ne kadar tehlikeli oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Medya aracılığı ile böylesi bir ameliyat sonrasında hayatını kaybedenleri duyuyoruz duymasına da bunların sayısı ancak buzdağının suyun üstünde görünen ufak bir kısmı. Çünkü ancak ameliyattan kısa bir süre sonra ölenleri bu operasyonla ilişkilendirmek mümkün oluyor. Sadece uygulanan cerrahiden kaynaklanan komplikasyonlar söz konusu ediliyor ve ölüm riski olarak bunlar gösteriliyor.
Peki ya böylesi bir ameliyatın üstünden altı ay ya da bir yıl, hatta seneler geçtikten sonra ölenler? Bu ölümler ameliyatla ilişkilendirilmediği için de tehlikenin ne kadar büyük olduğunu kimse farkında değil. Peki tıp okumuş bir cerrahın, misal bu operasyonu uyguladıktan sonraki birkaç ayda 40-50 kilo veren bir hastası kalp krizinden öldüğünde, bu krizin hızlı kilo verme sonucu meydana geldiği hiç mi aklına gelmez?
Ani Kalp Ölümleri
Kilo verme hakkında çok uzun zamandır bildiğimiz bir gerçek var: Hızlı kilo vermek, ani kalp ölümlerine yol açar. İnsanlık tarihi, bunun çarpıcı örnekleri ile doludur. Gerek Almanların ünlü “null” diyetleri (‘sıfır’ diyet), gerek ölmeyecek kadar az gıda verip kısa sürede çok kilo verdirme vaadiyle insanları kampa alan zayıflama merkezleri (veya otelleri!), gerek tek yönlü beslenmeyle kilo verdirme iddiasında olan “detoks” merkezlerinin geçmişi, bu kadar hızlı kilo vermekten dolayı sağlığı bozulan ve ani kalp ölümlerinden dolayı hayatını kaybeden hastalarla doludur. Daha birkaç sene önce, Polonezköy’de bulunan bu tarz bir zayıflama kampında gencecik bir kızımız ani kalp ölümüyle hayatını kaybetti biliyorsunuz. Orada da aynı savunma yapıldı: Yapılan uygulamalardan kaynaklanan bir komplikasyon yok. Oysa ki en önemli ölüm riski, hızlı kilo vermenin sonucu olarak gelişen kalp problemleridir. Bu konunun tartışılacak yanı yoktur ve klasik bilgidir.
Hızlı Kilo Vermek Bir Şans Mıdır?
Cerrahların hepsi de aynı replikleri söyleyip duruyor: “Obez bir hastaydı, şeker ve yüksek tansiyon yüzünden ölüm riski çok fazlaydı, bu ameliyatla ona bir şans verdik.” Bu cümleyi çözümlersek şöyle bir şey çıkar: “Bu haliyle belki 10 sene daha yaşayabilecek bir hasta 1 senede öldü” ya da “Doğru yöntemlerle zayıflasa sağlıklı bir yaşam sürmeye aday birini kaybettik”. Aslında çoğu zaman böylesi bir savunmaya bile ihtiyaçları yok çünkü ölen yüzlerce hastanın ölümü bu ameliyatla bile ilişkilendirilmiyor. Ancak ameliyat esnasında veya ameliyattan hemen sonra gelişen cerrahi komplikasyonlar nedeniyle ölen hastalar obezite cerrahisi nedeniyle hayatını kaybeden hastalar olarak kaydediliyor, orta ve uzun vadede hayatını kaybedenlerle cerrahi arasında hiçbir ilişki kurulmuyor. Nitekim, rahmetli Mustafa Koç’un vefatından sonra da benzer açıklamalar yapıldı: “Ameliyatla ilgili bir komplikasyon olsaydı, ameliyat esnasında ya da hemen sonrasında ortaya çıkardı, 4 ay sonra ölümü ameliyat komplikasyonu değildir”.
Lisanı nasıl da güzel kullanıyorlar… Evet, burada gerçekleşen ölüm, bir “cerrahi komplikasyonu”na bağlı ölüm değildir. Ancak hasta, gerçekleştirilen ameliyatın sonucu olarak hayatın olağan akışına uymayacak şekilde kısa sürede çok hızlı kilo vermiş ve bunun getirdiği ani kalp ölümü nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Üstelik, sözkonusu hasta daha öncesinde by-pass ameliyatı geçirmiş bir kronik kalp hastasıdır, yani hızlı kilo verme sonucu ani kalp ölümü riski son derece yüksektir. Bu gerçek bilindiği halde zayıflama ameliyatı uygulanmış ve çok hızlı kilo vermesi sağlanmıştır. Rahmetli Mustafa Koç’a uygulanan zayıflama ameliyatı ile ani ölümü arasındaki ilişki açık seçik ortadadır, tartışma götürmez bir gerçektir.
Yeni Teknolojiler Zayıflama Ameliyatlarını Daha Mı Güvenli Kılar?
Zayıflama ameliyatlarında devamlı yeni teknolojiler geliştirildiğini belirtmiştim. Eğer tıp dünyasında bu ameliyatta yeni metotlar bulunması için araştırmalar yapılıyor, bu araştırmalara paralar harcanıyorsa işkillenmekte fayda var. Çünkü tıp endüstrisi, bunların parasını çıkarana kadar büyük riskler gizlenmeye devam edecek, gerçekler halının altına süpürülecektir. Tabii bir de kilo vermek için ona sunulan her türlü ‘mucize’ çözüme sorgu sual etmeden sıkı sıkı sarılmaya hazır, kandırılmaya, suiistimale açık insanlar var…
Evet, her defasında karşımıza daha yeni, daha gelişmiş teknolojilerle çıkan ve neredeyse ‘tamamen risksiz’ olarak lanse edilen bu ameliyatlara tüm dünyada milyonlarca dolar harcanıyor. Dünya, zayıflama ameliyatlarını bademcik ameliyatı kadar basit bir ameliyat olarak lanse eden, sonrasında yağların adeta eriyip gittiğini ballandıra ballandıra anlatan cerrahlarla dolu. Söylenmeyen tek şey ise zayıflama ameliyatlarının hemen değilse de yavaş yavaş öldürdüğü.
İntihar, Kalp Krizi ve Zayıflama Ameliyatları
Archives of Surgery(1) dergisinde yayınlanan bir araştırma gastrik bypass ameliyatı geçirmiş hastaların operasyon sonrası aylar, hatta yıllar boyunca yakından izlenmesi gerektiğinin altını çizerek uzun zamana yayılmış olası risklere dikkat çekiyor. Araştırma, bu ameliyatı geçirmiş hastalardaki başlıca ölüm nedeninin kalp krizi olduğunu gösteriyor. Çalışmanın ilginç bulgularından biri de bu hastalarda intihar riskinin de artması. Araştırma intihara bağlı ölümlerin bu hastalarda normalden daha sık görülmesine bir açıklama getirmiyor. Ama aylar, yıllar boyunca az beslenmek, vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve minerallerden mahrum kalmanın psikiyatrik etkilerinin olması son derece normal.
Makalede açıklama getirilmeyen depresyonun sebeplerini biz anlatalım bari: Zayıflama ameliyatları sonucu hastalarda beslenme bozuklukları görülür ve hastaların bağırsaklarındaki probiyotik flora bozulur. Özellikle yağların ve yağda emilen vitaminlerin emiliminde problem vardır. Bilhassa D vitamini açısından bu hastalar sürekli yoksunluk yaşarlar. Probiyotikler, sağlığımız için çok önemli bazı maddeleri üretirler ve bizim bağışıklık sistemimizin ilk savunma duvarı olarak görev yaparlar. Vücudumuzda üretilen Serotonin maddesinin {5499620f3fbd7e92010b6494cc6608e8aeae1f78e132225031bc9fe180ffa746}95’ini probiyotikler üretir ve Serotonin, bizi depresyondan koruyan, mutlu olmamızı sağlayan maddedir. İşte zayıflama ameliyatları sonrasında gelişen probiyotik yokluğu, yağ emiliminin bozulması ve D vitamini eksikliği, önemli depresyon sebepleridir. Depresyonun ardından da, intihar eğiliminin artması gelir.
Beslenme Yetersizliği ve Zayıflama Ameliyatları
Hangi teknikle olursa olsun bu ameliyatı geçirmiş hastaların mideleri hacim olarak öyle küçülmüştür ki, çok az yemekle kendilerini doymuş hissederler. Hatta kusmamak için yiyecekleri yutmadan önce uzun uzun çiğnemeleri gerekir. Bu ameliyatı geçirenlere yemeklerine proteinle başlamaları önerilir. Çünkü eğer sebzeyi önce yerseniz midenizde proteine yer kalmaz. Günde sadece üç ufak öğünle sınırlanmanın dışında, kırmızı et, bazı meyvelerin kabukları ve birçok sebzeyi sindirmek imkansız hale gelir. Yani bu kadar az yiyecekle zaten besinsiz kalırken, üstelik sağlığınız için gerekli birçok değerli yiyeceği de hayatınızdan çıkarmanız gerekebilir. Gördüğünüz gibi bu hiç de sağlıklı bir beslenme şekli değil! Bu operasyonu geçirmiş hastaların hemen hemen tamamında saç dökülmesi gözlenir –ki bu da vücudun yeterli besinleri alamadığının ve tehlike sinyalleri verdiğinin en iyi kanıtıdır.
GastrointestinalEndoscopy(2)dergisinde yayınlanan araştırmaya göre bu ameliyatlar hastanın yaşam kalitesini son derece olumsuz etkiliyor. Çalışmada, bazı hastaların zayıflama ameliyatlarının üstünden yıllar geçmesine rağmen karın ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi, yutkunmada zorluk gibi semptomlar yaşadıkları belirtiliyor. Aynı makalede bu hastaların, yiyeceklerdeki besinleri yeterince absorbe edemedikleri için birçok sağlık problemi ile karşılamaya eğilimli oldukları ve operasyon sonrasındaki yıllarda dikkatli bir şekilde izlenmesi gerektiğine de dikkat çekiliyor.
Dumping Sendromu
Gastrik bypass ameliyatının yan etkilerinden biri de yemek sonrası görünen hipoglisemi ataklarıdır. Düşük kan şekerinin nedeninin dumping sendromu olduğu düşünülüyor. İnce bağırsağın mideden hızlıca gelen sindirilmemiş besinlerle dolmasıyla ortaya çıkan ve kafa karışıklığı, titreme, çarpıntı, terleme, baş ağrısı gibi semptomlarla kendisini gösteren bu duruma gastrik bypass ameliyatı geçirmiş hastalarda sıkça rastlanması hiç de şaşırtıcı değil.
Zayıflama Ameliyatlarında Ölüm Riski
Dilerseniz, 16.000’den fazla zayıflama ameliyatı geçirmiş hasta ile yapılan ve bu hastaları bir yıl boyunca izleyen bir araştırmanın (3) sonuçlarına bir göz atalım. Ameliyat sonrası bir yıl içinde hayatını kaybeden 35-45 yaş arası kadınların oranı yüzde 3, erkeklerin ise yüzde 5. Yaş büyüdükçe risk de artıyor. 65-74 yaş arasındaki kadın hastalarda ameliyat sonrası ölüm oranı yüzde 6 iken erkeklerde bu oran yüzde 13’e kadar çıkıyor. 75 yaş ve üstündeki erkeklerin yarısı gastrik bypass operasyonundan sonra bir yıl içinde hayatını kaybederken, bu yaş grubundaki kadınlarda ölüm oranı yüzde 40.
Görüldüğü gibi, zayıflama ameliyatları hiç de masum değil ve oldukça ciddi bir ölüm riski taşıyorlar. Ameliyatlar, hiçbir zaman sağlıklı zayıflama yöntemi olarak uygulanmamalıdır. Sağlıklı kilo vermenin tek yolu, sağlıklı beslenme ve egzersizdir.
Bu vesileyle bir kez daha Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Milletimiz çok kıymetli bir evladını kaybetti, hepimizin başı sağolsun.
1. Archives of Surgery, May 2012, Vol 147, No.5 2. Gastrointestinal Endoscopy Ağustos 2012 Volume 76, Issue 2, Pages 275-282 3. Weight Change and Health Outcomes at 3 Years After Bariatric Surgery Among Individuals With Severe Obesity Anita P. Courcoulas, Nicholas J. Christian, Steven H. Belle, Paul D. Berk ve ark. American Medical Association, Aralık 2013 Vol 310 No.22 , 2416-2425